OZU_KMI
ESİR KUŞ_CAGED BIRD
Yardım edin,
Soğuk duvarlarınız üzerime çöküyor,
Yardım edin,
Nefes olamıyorum.
Hırçın araçlarınız, cansız yollarınız.
Damarlarınızda akan siyah kanlar delirtiyor sizleri.
Bazen vazgeçmenin ne kadar kolay olduğunu düşünürken korkuyorum kendimden
Nefes alamıyorsun,
Cansız kentlerinizde sonsuzu görmekle bozduğunuz zihinleriniz
Farkında değilsiniz,
Altın ararken kazdığınız topraklar yutacak sizi.
Duvarlarınızı dikerken kestiğiniz dallar boğacak.
Üzerini örttüğünüz derelerde yıkanacak iktidarınız
Karanlığın ve beşerin kabuslarıyla açmış olduğunuz yollarınız,
Plastik umutlarınız ile beraber gömüleceksiniz.
Kibrin ve hasetin taştan mahzenlerine.
Esir Kuşun Hikayesi
Şehri Gökyüzü olanın yuvası bulutlardır. Rüzgârı arkasına alarak atıldı özgür kuş, zamandan süzülerek, ânın sonuna kadar. Kanatlarını güneşte yıkayarak uçtu sonsuzluğa. Büyük bir ciddiyetle yaşardı hayatını, yani yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden. Bulutlara gizlerdi sevincini, yağmurlarla akardı göz yaşları. Islak çimen kokularından parfümler sürünürdü. Özgür kuş kanatlarını uzattı yeryüzünün ayrı ufuklarına. Gözü yükseklerde, hakkını verdi hayatın ve yükseldi göğün derinliklerine ta ki gökyüzüne sahip oluncaya kadar, gökyüzü ile bir oluncaya kadar.
Altından kafesinde, betondan kanatlarıyla, çelik iskeletiyle izledi esir kuş özgürlüğü. Öfkeden parmaklıklarına tutundu. İzledi, şehrin sokaklarını karartan esaretin gölgesini, izledi, kendi mezarlarını yaratan aciz tanrının şehrini, izledi, gökyüzüne dokunmaya çalışan kibirden kulelerini, izledi, üzerini örttükleri denizleri, dereleri, gölleri. Yaşamaya çalıştı dışarıyla beraber, gözleri özgür kuşun ışığında. Aciz tanrının erişemediği gerçeği görmeye çalıştı. Hiç ölünmeyecek gibi yaşayanla, ölümün özelleştirdiği hayatları izledi. Özgür kuşun aydınlattığı esir sokakları izledi, baş kaldıran hayatları, var olmak içi yok olmayı göze alanları, yaşamın hakkını verenleri, kulelerden kaçanları, kibri, haseti, açgözlülüğü, yıkan ve yakanları izledi. Rüzgârı arkasına alıp savaşan ruhları, kudurmuş nehirlerin sesiyle bağıranları, sağanaklarla temizlenen günahları, özgürlük adımlarıyla yıkılan şehirleri. Bu bir baş kaldırıdır. Doğanın cesaretlendirdiği bir devrimdir. Yaşamaktan vaz geçmeyen bütün hayatların, boyun eğmeyenlerin yüzündeki gülümsemedir.
Ilık bir ilkbahar sabahı esintisini anımsadı esir kuş, alize rüzgarları ile ıslıklar çalan ağaçların arasından süzülüşünü anımsadı. Şafak vakti kızıla parlayan çimenlerin üzerinde dolanan tombul solucanları, birikintilerde yıkanan serçeleri düşündü. Gökyüzüne ismini verdiği zamanları, kanatlarının ufukları aştığı sabahları anımsadı.
Özgürlük diye atılan çığlıklarının duyulmadığı anılarından mezarlığında sessizce izlemeye devam etti, özgürlük için savaşanları. Kanatları kırpılmış, ayaklar kelepçeli. Açtı ağzını ve şarkı söylemeye başladı esir kuş, özgürlük çığlıkları arasına karıştı şarkısı. Yüreklendikçe yüreklendiler. Şarkısını duyanların gözleri özlemle gökyüzünü aradı, umutla doğrulan gözler, yaşlarla kapandı...