Başak Hilal, Hande Su Demirkaya, Özlem Naz Özbek
İstanbul kenti tarih boyunca birçok medeniyete başkentlik yapmış, coğrafi konumu sebebiyle uluslararası ticaret yollarının üzerinde kritik bir noktaya sahiptir. Geçmişten günümüze ticaret öncelikle su yolları üzerinde başlamış demir, kara ve hatta hava olarak da devam etmektedir. Bu noktadan bakacak olursak İstanbul'un denize kıyısı olması kenti aynı zamanda üretim ve sanayi faaliyetleri açısından da ön plana çıkarmaktadır. Bizans Dönemi'nde Haliç ve çevresi eğlence ve kültürel faaliyetlerin ön planda olduğu bir bölgeydi. Osmanlı Dönemi'nde ise Haliç'te ilk tersanenin kurulması ile başlayan ve etrafında devam eden sanayileşme hareketleri ile bölge işlev değiştirmey başlamış oldu. Erken Cumhuriyet Dönemi'nde Henri Prost'un İstanbul Nazım Planı sonrası Haliç ve çevresinin sanayi bölgesi olarak işlevlendirilmesi ile Haliç çevresi kontrolsüz bir şekilde yapılaşmaya başlamıştır. Bölge İstanbul'un en çok göç alan ve gecekondulaşan bölgelerinden biri haline gelmiştir. Bu plansız gelişmeler ile Haliç'deki altyapı hizmetleri yetersiz kalmaya başlamıştır. Altyapı hizmetlerinin yetersiz olmasından dolayı evsel ve endüstriyel atıklar arıtılmadan Alibey ve Kağıthane Derelerine ve Haliç'e boşaltılıyordu. Uzun süre boyunca sanayi faaliyetlerine devam edilmesi Haliç ve çevre ekosisteminde çevresel problemlere neden olmuştur. İstanbul için kritik bir bölge olan Haliç'in kaybedilmemesi için bölgeyi kurtarma çalışmaları yapılması gerekmekteydi. Bu amaçla, 5 Haziran 1981 tarihinde yapılan Çevre Günü Sempozyumu'nda Haliç'in temizlenmesine dair ilk eylem planı oluşturulmuştur. Bunun sonucunda Haliç ve çevresindeki 696 fabrika ve 2020 küçük esnafa ait iş yerini kaldırılmasına karar verildi. İlk yıkım çalışmaları 23 Mayıs 1984 günü başladı ve toplamda 1 milyon metrekarelik alan açıldı. Açılan alanın Haliç'in geçmişine atıfta bulunarak tekrar kültür faaliyetleriyle öne çıkması şeklinde yeniden işlevlendirilme kararı alınmıştır ve sonucunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İSKİ işbirliği ile Haliç Çevre Koruma Projesi başlatılmıştır. Projenin iki kilit noktadan oluşmaktaydı. Birincisi Haliç'e gelen atık suların girişinin önlenmesi ve belirlenen arıtma tesislerine iletilmesi; ikincisi ise Haliç'te zaman içinde birikmiş olan çamurun taranarak, alanın temizlenmesi. Bunlar doğrultusunda Kuzey ve Güney Haliç Projeleri uygulamaya konulmuştur. Kuzey Haliç Projesi; Haliç'in kuzeyinde derelerle veya doğrudan gelen atıksular toplanarak Baltalimanı Atıksu Arıtma Tesisi'ne iletilmesi ve arıtılan suyun Baltalimanı'ndan denize deşarj edilmesi ve Güney Haliç Projesi; Haliç'in güneyinden derelerle veya doğrudan gelen atıksular toplanarak Yeni kapı Ön Arıtma Tesisi'ne iletilmesi ve arıtılan suyun Ahırkapı'dan deni deşarj edilmesi şeklinde planlanmıştır. Haliç ve çevresinin tarihsel süreç boyunca yaşadığı işlev değişikliklerini incelediğimizde özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarından sonra artan sanayi faaliyetleri sonucu oluşan kirlilik nedeni ile Haliç ekosistemi çok fazla yüklenmiştir ve çökme noktasına gelmiştir. Ekosistemi kurtarmak için bölgenin sanayi işlevinin değiştirilmesi ve alanın temizlenmesi kaçınılmazdı, bunun sonucunda kirlilik ve bölgenin yeniden işlevlendirilmesi arasındaki ilişki bölgenin geçirdiği süreç ile açıklanmış oldu.