İSTANBUL 2222: ZAMANI VE DENEYİMİ ÇOĞALTMAK
‘’Varoluşun matematiğinde bu deneyim iki temel denklem biçimine girer: yavaşlığın derecesi anın yoğunluğuyla doğru orantılıdır; hızın derecesi unutmanın yoğunluğuyla doğru orantılıdır.”
(Kundera, 1995).[1]
Küreselleşmenin mekâna yansıması, farklı coğrafyalardaki kentlerin giderek birbirlerine benzemesi sürecinde kendini göstermekte ve kentler giderek bir örnek hale gelmektedir (Kiper, 2008)[2]. Zaman içinde giderek büyüyen kentler; dünyadaki sosyal, ekonomik ve siyasi sorunların merkezinde yer almaya başlamıştır. Hız olgusu, özellikle 80’li yıllardan itibaren giderek tartışılan ve etkileri artan küreselleşme kavramı ile daha belirgin ve hissedilir olmuştur. Küreselleşmenin etkisi, artan teknolojik gelişmelere bağlı olarak iletişim ve ulaşım ağındaki hızlı ilerleme sonucu artmıştır. Küreselleşme bugün de etkisi dünyanın tamamında hissedilen kuşatıcı bir konumdadır. Küreselleşme kavramı; ülkeler, sistemler ve rejimler arası farklılıkları yok sayan bir ideali savunmaktadır (Ökmen, 2005)[3]. Bunun tam tersine yavaşlık kavramının küreselleşmeye farklı açıdan yaklaşan bir anlayış olduğu düşünülmektedir.
Constant’ın New Babylon [4] ütopyasında kentte oyun için yarattığı fazla zaman önerisi benzeri bir biçimde 2222 İstanbul’unda küreselleşme sürecinde kalabalık ve hız içinde kaybolmuş kentin deneyimlenebilmesine ve yeryüzünde insan-kentli için huzurun arttığı kaostan, karmaşadan uzak bir ortam yaratılması amacıyla yeni bir kent tahayyül edilmiştir. Kent sakinleştikçe, sürdürülebilir yerel kalkınma ve yaşam kalitesi artmış toplum yapısı meydana gelecektir.
Sürekli artan nüfusun konut ihtiyacını karşılayabilmek için İstanbul artık mevcut her noktasının yapılaştığı bir kent haline gelmiştir. Daha da karmaşık bir hale gelen kent yapısının içinde ulaşım ağlarının hepsi yer altında karmaşık fraktal bir yapıyla genişlemektedir. Yer üstü kentlin yaşam ve deneyim alanıyken yer altı kentlinin bütün ulaşımının gerçekleştiği alandır. Yer altındaki karmaşık ulaşım ağları ile artık çok hızlı bir şekilde ulaşım ihtiyacı karşılanabilmektedir ve bu sayede herhangi bir trafik veya zaman kaybı gibi 200 yıl öncesinin problem olarak söz ettiği konuları geçerliliğini yitirmiştir. Kentli istediği herhangi bir noktadan ulaşım kapsüllerini kullanarak istediği noktaya yer altından hızlı bir şekilde ulaşabilecek artık ulaşımda kaybedilen zamandan söz edilmeyecek bu zamanı daha verimli veya istediği şekilde geçirebilecek. Ulaşım kapsüllerinin yeraltından yeryüzüne çıktığı alanlarda ulaşım kapsülleri yavaşlayarak kentteki belli noktaların deneyimlenebilmesine olanak sağlayacak. Bununla birlikte 200 yıl önce bildiğimiz eski ulaşım ihtiyacına hizmet eden karayolları şu an kent için yeşil alanlar olarak kentlinin yürüme, oyun, etkinlik alanları olarak şekil değiştirmiş ve yeni işleve kavuşması sağlanacak, zamandan en üst düzeyde yararlanılırken, gelecekte daha yaşanabilir bir kent için düşünsel adımlar atılmaktadır.
Michel De Certeau’ya göre yükselme, bizi kentin pençesinden kurtarır. Yükseliş, “insanı ‘ele geçiren’ büyüleyici dünyayı gözlerimizin önüne serilen bir metne dönüştürür. Onu okumamızı mümkün kılar, bir tanrı gibi aşağılara bakan güneş gözüne dönüştürür bizi. Böyle bir bakış açısından, şehir tarafından ele geçirilmek yerine hayal gücümüzde biz şehri ele geçiririz (De Certeau,1984)[5]. Yeraltında konumlandırılan ulaşımda zaman kaybına asla izin vermeyen sistemden yolculuk tamamlandığı noktadaki kopuş kentteki gündelik yaşamın içine karışmak, zaman zaman özelleşerek konutlara yukarı daha da yukarı giderken kenti bir başka gözden gözlemlemeye, bir başka açıdan deneyimlemeye fırsat sağlamaktadır. Bu noktada bu kent tahayyülünün amacı, bir noktadan diğerine ulaşırken kaybedilen zamanın çoğaltılması, ulaşım esnasında kentlinin kenti fark etme ve görme ve hatta deneyimlemesine engel olan yeryüzündeki hareket içindeki kayboluşu, hiçbir yapısal engelin bulunmadığı yer altında yalnızca bir noktadan diğerine gitmek için kullanılacak rotalarda çözerek yer üstünde yalnızca insanların kenti deneyimleme zamanlarının çoğaltılarak yaşanabilir bir kent yaratmaktır.
Yerüstü ve yeraltı, hız ve yavaşlama gibi ikiliklerin potansiyelleri kentin yeniden düşünülmesi için yöntemsel ipuçlarını vermiştir. Aşırı hızlanmayla birlikte kent içindeki yetişme çabası, kent mekanının yeterince deneyimlenememesine sebep olmuştur. Ancak zamanın çoğaltılmasını mümkün kılacak hız kavramının kent üzerinde uygulanabilir olmasının tek koşulu ulaşımdaki yenilik ve teknolojilerdir. Eskisinden de hızlı ulaşımın yer altına taşınarak teknolojinin imkanlarıyla kentlilik güncelik yaşamında kullanması amacıyla çoğaltılan zaman yerüstünde kalan kenti deneyimlemek için kentliye şans sunmaktadır. Kentli, Doğa ise ulaşımdan boşta kalan yerleri tekrar ele geçirmiş bulunmaktadır.
[1] Kundera, M. (1995). Yavaşlık. Özdemir İnce (Çev.). Can Yayınları. İstanbul
[2] Kiper, P (2008). Küreselleşme Sürecinde Kentlerimize Giren Yeni Tüketim Mekânları Ve Yitirilen Kent Kimlikleri.
[3] Ökmen, M. (2005). “Küreselleşme Sürecinde Yerelleşme Eğilimleri ve Yerel Yönetimler”, Hüseyin Özgür ve Muhammet Kösecik (Editörler), Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar I: Reform, (24), s.539-564.
[4] Nieuwenhuys, C. A. (1974). New Babylon: Outline of a Culture, trans. Paul Hammond. Constant's New Babylon: The HyperArchitecture of Desire, 160-165.
[5] Certeau, M. D. (1984). The practice of everyday life. Berkeley.